MARS’LI; Film Eleştirisi

yönetmen
müzik
oyunculuk
kurgu
senaryo
görsel efekler

User Rating: 3.01 ( 5 votes)

Marslı; Film eleştirisi
Son üç yıldır ardı ardına kalburüstü yönetmenlerden, devasa bütçelerle kotarılmış, sağlam reklam kampanyaları ile desteklenen uzay macerası filmleri izliyoruz. 2013 yılında Yerçekimi (Gravity), 2014 yılında Yıldızlararası(İnterstellar) ve bu yıl Marslı(Martian)…
Üstelik her üç film de sunuş tarzları farklı olmakla birlikte nihayetinde hayatta kalma hikayesi anlatıyor. Gravity nefes kesen görüntüler eşliğinde temposunu düşürmeden ilerleyen son derece başarılı bir aksiyon filmiydi. İnterstellar bilimsel gerçeklerin üzerine işin felsefi boyutunu ekleyerek daha komplike bir iş çıkarmaya tüm insanlığı kurtarmaya(!) çalışıyordu. Marslı ise neredeyse bir peri masalı anlatıyor.
mars5
Görevleri sırasında acil olarak Mars’ı terk etmek zorunda kalan ekip botanist Mark Watney’in öldüğünü sanarak onu arkada bırakıyor. Sınırlı teçhizat ve erzakla koskoca gezegende yapayalniz kalan kahramanımızın mücadelesi de böylece başlamış oluyor. Doğayla tek başına kalan adam orijinal bir öykü değil tabii ki. Özellikle filmin ilk yarım saati Cast Away’i andırıyor. Bu iki film mizahi yaklaşımları açısından da benzerlikler gösteriyor ama Cast Away olayın vahameti ile eğlenceli sahneleri dengede, daha gerçekçi bir film. Oysa Mars’lıyı ilk karesinden son karesine kadar yüzünüzde bir gülümseme ile izliyorsunuz. Kahramanımız isyan etmiyor, moralini bozmuyor, hatta hayal kırıklığına bile uğramıyor. Filmde hiç çatışma, kötü adam falan da yok, herkes, tüm dünya bu çaresiz adamı kurtarmak için seferber oluyor. Sanki Mars gezegeni bile bu sevimli ziyaretçiye sorun çıkarmamak için uğraşıyor. Filmde tüm astronotların ailelerini görmemize rağmen film bize Watney’in ebeveynlerini hiç göstermiyor. Bir mesaj bırakma sahnesiyle onları adeta geçiştiriyor. Bütün dünya uluslarının meselesi haline gelmiş oğullarının öyküsüne sanki filmi dramatikleştirmemek adına onları dahil etmekten kaçınıyor. Yönetmen bu ve bunun gibi hamlelerle filmin tamamına yayılan eğlenceli, esprili bir anlatımı benimsiyor. Yanlış anlaşılmasın bu mizahi yaklaşım filmi parodiye çeviren bir hal almıyor hiçbir zaman. Senaryo gerek esprilerin zamanlaması gerek kalitesi açısından başarılı. Ama acaba neler olacak diye gerilmenize de izin vermiyor ve ne kadar akıl etmesi zor olursa olsun sizi Mark’ın bulduğu çözümlere şaşırmaktan alakoyuyor. Dolayısıyla kahramanımızın tek başına yaşam mücadelesi verdiği sahneler sanki gerçekliğini yitiriyor ve film yavaş yavaş sizi kendisinden koparmadan iyimserliğini kabul ettiriyor. Kitabın aynı iyimserliğe sahip olması bunda rol oynuyor olabilir ama bu kanımca yönetmenin de bilinçli tercihi ve Marslı’nın yakaladığı gişe başarısında payı büyük. NASA’nın danışmanlığı ile kotarılmış bilimsel alt yapısının sağlamlığı ve gerçekçiliği ile reklamı yapılan filmin (ki bu bağlamda çok zorlama sahneler de içeriyor ama NASA olur dedikten sonra biz kimiz değil mi? Olamaz mı? Olabilir:)) diğer konularda inandırıcı olmak gibi bir endişesi yok gibi. İnsanların filmlerdeki bilimsel alt metinlerin doğruluğu üzerine bu kadar tartışırken tek bir adamı kurtarmak için harcanan milyonları, NASA’nın ve ABD hükümetinin basına karşı şeffaf tavrını ve hümanist yaklaşımını inandırıcı bulması bambaşka bir ironi.
mars4
Ürdün de çekilen Mars görüntüleri filmi çok yerinde hamlelerle süslüyor. Gravity’nin yanına yaklaşamamakla beraber film görsel olarak doyurucu denilebilir. Oyunculuklara gelince Matt Damon’un başarılı performansına rağmen filmi izlerken keşke bu rolü, daha iyisi İnterstellardaki rolü o oynamasaydı diye düşünmekten alamıyorsunuz kendinizi. Benzer bir düşünce Jessica Chastain için de geçerli.
Bu açılardan bakınca maalesef Marslı’ya ne insan azminin zaferini anlatan epik bir film demek mümkün ne de heyecanlı bir macera. Tek bir insanın hayatının önemi üzerine özellikle bu karanlık günlerde hepimizin inanmak isteyeceği bir peri masalı anlatan bir kendini iyi hisset filmi karşımızdaki. Eğlenceli, derli toplu mu? Evet. İz bırakır mı? Sanmıyorum.
mars

Gelelim yazının başında yeralan büyük bilimkurgu projelerinin kıyaslamasına. Yerçekimini (İMDb;7,9/metascore:96) büyük zevkle seyrettim, beğendim. Yıldızlararasını (İMDb:8,7/metascore ;74)inanılmaz beklentiyle seyrettim, aradığımı bulamadım.. Marslıyı (İMDb;8,3/metascore:81) ise seyrettim işte, gülümseyerek..

Popüler

309
Yazılarımızdan haberdar olmak için abonemiz olun.