senaryo - 8
yönetmen - 8
görsellik - 8.5
kurgu - 8
oyunculuk - 8.5
müzik - 7.5
8.1
The Night Of pek çok dizinin sezon finali yaptığı günlerde yayın hayatına başlayan ve oldukça beğenilen bir HBO suç draması. Peter Moffat’ın Criminal Justice adlı eserinden uyarlanan dizi 8 bölüm olarak planlanmış ve Richard Price ile Gangs of Newyork, Moneyball gibi ünlü filmlerin senaryosunu yazan ve hatta Schindler’in Listesi ile en iyi senaryo Oscarı kazanan Steven Zaillian ‘ın imzasını taşıyor.
Dizi kısaca Pakistan asıllı Amerika’lı genç üniversite öğrencisi Nasir Khan’ın mazbut kişiliği ve aile yaşamına bir gece ara verip ‘şeytana uyması’ ve bunun sonucunda cinayet zanlısı haline gelmesi sürecini anlatıyor. Bu aslında daha önce izlemediğimiz özgün bir hikaye değil. Zaten Night of’un asıl ilgi çekici yanı ne anlattığından çok nasıl anlattığı. Çünkü dizi CSI’larda izlediğimiz ve her bölümün sonunda kolayca çözülüvereceğini bildiğimiz ve hızlıca tükettiğimiz cinayet öykülerinden çok farklı bir anlatım tutturuyor. Özenle parlattığı ayrıntılar ve güzel karelerle oyalanarak temposunu olabildiğinde yavaşlatıyor ve bunu başarıyla bir gerilim unsuru haline getiriyor. Üstelik olay örgüsündeki bu planlı ağır ilerleyiş sayesinde Amerikan adalet sisteminin aslında son derece hantal, kimi zaman özensizlik ve haksızlıklarla dolu çarklarını, kapitalist bakış açısını apaçık gözler önüne seriyor. Özgürlükler ülkesi Amerika’da her şeyin nasıl parayla ve güçle bağlantılı olduğunu anlatırken sistemin içindeyken Pakistan’lı ve ya Müslüman olması hayat akışını pek etkilemeyen, kendini Amerikalı sayan Nasir’in sistemin dışına çıktığında karşısına dikilen ötekileştirmeye vurgu yapmayı da ihmal etmiyor.
The Night Of bu eleştirisel bakış açısı yanında başkarakteri üzerinden anlattığı öykünün olmazsa olmazı karakterle özdeşleştirme konusunda da oldukça başarılı. Daha ilk dakikalarından itibaren Nasir’in olayların içine sürüklenişini hem senaryo hem de görsellik anlamında bir sinema filmi özeniyle ilmek ilmek işleyerek bizi de onun çaresizliğine mahkum ediyor. Nasir’in yaşadığı korkuyu, güvensizliği ilk anda verdiği tepkiye ve suçlu olma ihtimaline rağmen dürüst davranmaya çalışmasını yüreğimiz parçalanarak izlememizi, onu anlamamızı sağlıyor. Nasir’in karakolda ve ya hapishanede yaşadıkları şiddet içermese de sizi karakterin ruh haline büründürüyor ve küçük ayrıntılarla tüyler ürpertici hale geliyor. Nasir’i canlandıran belki Nightcrawler’dan (2014) anımsayabileceğiniz Riz Ahmed’in başarılı oyunculuk performansının bu algıda katkısı büyük. Son derece samimi ve inandırıcı olmasının yanında, ufak tefek yapısı, kocaman gözleri, masum ifadesi ile de role çok uyuyor, hatta bu özellikleri senaryoda bile kendine yer buluyor. Yani kahramanımız sadece bizi değil dizideki diğer karakterleri de bu özellikleriyle etkiliyor.
Diğer bir önemli karakter olan küçük davaların iddiasız avukatı, egzemadan muzdarip, egzantirik Jack Stone’a hayat veren John Turturro ise kendine has ekran karizmasıyla son derece başarılı. Onun hayatı da pek güllük gülistanlık değil ama dizinin gerilimli atmosferinde hafifçe gülümsemenize neden olan tek karakter. Üzücü bir ayrıntı olarak Jack Stone rolünün James Gandolfini’nin ölümü sonrasında Turturro’ya gittiğini de belirtelim. Gandolfini’nin ismi erken kaybı nedeniyle ne yazık ki sadece yapımcılar arasında yer alıyor.
The Night Of aksiyondan çok dramatizasyona ağırlık vererek suç draması etiketinin altını son derece iyi doldurmasına rağmen ağır temposu belki daha çok aksiyon arayan izleyiciyi tatmin etmeyebilir.
Çünkü özenli görüntü yönetimi, bilinçli olarak yavaş ilerleyen temposu, başarılı oyunculukları ve en önemlisi hikayesini ele alış tarzıyla fark yaratan dizi ilerleyen bölümlerinde de çoğu suç öyküsünün aksine sürpriz bir son beklentisi yaratmaktan çok seyircisine o anın gerilimini yaşatmayı hedefleyeceğini düşündürüyor. İşte tam da bu nedenle kanımca senenin en iyilerinden.