The Great Dizi Eleştirisi

Hulu’nun komedi drama dizisi The Great, Yorgos Lanthimos’un yönettiği  The Favourite(2018) filminin senaryosu ile Oscar adaylığı kazanan Tony McNamara’nın kaleminden çıkma ve Elle Fanning, Nicholas Hoult, Peobe Fox, Sebastian De Souza, Adam Godley’den oluşan göz kamaştırıcı bir oyuncu kadrosuna sahip. Dizi Rusya’nın en çok tanınan, uzun yıllar hüküm süren Kraliçesi II Catherine’nın öyküsünden esinlenilerek yaratılmış. Esinlenerek diyoruz çünkü dizi her bölümünün ilk sahnesinde de altı çizildiği gibi tam olarak tarihsel gerçeklere bağlı olarak ilerlemiyor.

Rus Çarı III. Peter ile evlendirilen gencecik Catherine ailesini geride bırakarak pembe hayallerle saraya geliyor ama saray hayatının ve kocası Peter’in zalimlikleri onu epey yıpratıyor. Kaçıp kurtulma çabaları bir süre sonra iktidara gelme hırsına dönüşmeye başlıyor. Eski bir soylu olan hizmetçisi Mariel ve Peter’ın tek aklıselim danışmanı Orlo’dan destek alan Catherine yeni bir Rusya yaratmak gibi tehlikeli bir hayale kendini kaptırıyor.

The Great’in akıcı diyaloglar ve iyi zamanlanmış esprilerle süslü senaryosu hem içerik hem de tempo manasında tam kıvamında. Dizi  bazen kanlı, hazmı zor sahneler içeriyor olsa da bu sahneleri, etkilerini azaltmadan, kara mizaha bulayarak akışa yedirmekteki mahareti ile göz dolduruyor. Ne zaman aşırıya kaçacak gibi olsa tam zamanında dümen kırıyor ve sözünü sakınmadan eğlenceli olmayı başarıyor. Aslında The Great ilk bölüm itibarıyla genç bir prensesin tanımadığı bir ülkeye gelip eşi olan yakışıklı krala aşık olmasını ve saray geleneklerine uyum sağlamasını anlatan filmleri akla getiriyor. 1950’lerden beri pek çok kez beyaz perdeye uyarlanan bu öykü, vahşi prensesin nispeten ehlileşmesi ve görevlerini yerine getirmeyi öğrenmesi üzerine kuruluyken The Great bu öykünün 2020 yılına yakışan antitezi gibi. Catherine’nin, yozlaşmış saray hayatını sona erdirerek kaderi olduğunu düşündüğü Rusya’da sanat ve bilimle ilerleme, özgürleşme, barış, sosyal adalet gibi kavramlar üzerinden adeta bir Rönesansa imza atmak istemesi ile bir başkaldırı öyküsü olarak nitelenebilecek dizi bir yandan da kendini bulmaya çalışan, gördüğü zulme boyun eğmeyi reddeden, kendi doğrularını kaybetmemeye çalışırken hayatı ve insanları, bazen taviz vermeyi bazen başı dik durmayı öğrenen bir genç kızın büyüme öyküsü sayılabilir. Saray ortamı, iktidar mücadelesi ve ödeyeceği bedeller düşünüldüğünde Catherine’nin hangi noktalara evrileceği, ellerini ne kadar kirleteceği de merakımızı arttıran bir unsur. Umarım bu soruları yanıtlayacak ikinci bir sezon izleme şansımız olur.

Dizi teknik anlamda da oldukça başarılı, kostüm tasarımları, saray atmosferini yansıtmaktaki mahareti artı hanesine yazılırken oyunculuklar ise diziyi kesinlikle bir seviye yukarıya taşıyor. Nicholas Hoult, çocukluğunu bir türlü geride bırakamayan, şımarık, bencil, tutarsız, zalim ve ilgi budalası Çar Peter karakteri ile kariyerinin belki de en parlak performansını sunuyor. Elle Fanning ile yakaladıkları uyum da diziye çok şey katıyor. Tabii diziyi Hoult başta olmak üzere bütün oyuncu kadrosunun desteğiyle asıl sırtlayan, ilk planda çocukça bir saflıkla kurduğu güçlü ve modern Rusya hayaline ulaşabilmek için feda etmek ve göze almak zorunda kalacaklarını idrak etme sürecinin seyirciye eksiksiz geçmesini sağlayan Elle Fanning.  

The Great, acımasız ve keskin espri anlayışı ve anlatmayı seçtiği kanlı dönem itibarıyla bir peri masalı olmaktan bir hayli uzağa düştüğünden her bünyeye hitap etmeyebilir belki ama en çok ta bu yüzden geçtiğimiz senenin en özgün ve çarpıcı dizilerinden biri kanımca, iyi seyirler…

Popüler

309
Yazılarımızdan haberdar olmak için abonemiz olun.